Kaç şehir var aramızda, haritayı açıp saymadım. Mesafelerin uzunluğundan korkuyor yüreğim. Bu sokaktan bağırsam, Fizan’dan duyarlar. Sen duyar mısın, bilemiyorum? Kaç şehir var aramızda?
Söz de, dara düşüyor bazen. Her duygunun dilde bir karşılığı yok; yokmuş! Büyük bir “ah” çeker gibi ama içini kavuran bir yangın; dili, özü, sözü yarıp geçen sel gibi; gibi ama kendi değil! Nasıl anlatılır ki bu his? Hangi kelimeyi kullansam, yetersiz kalır.
Başka bir dilde sevmeliyim seni. Hiç tanımadığım harfleri yan yana getirip, yeni cümleler kurmalıyım. Şimdi ne desem, belki birileri önceden söylemiştir endişesindeyim. Bak, bu duyguyu da anlatamıyor insan. Anlaşılan, dil aşka yetmiyor!
Gözbebeğinin arkasından, açıp göğsünü kalbinden öpmek istiyorum seni. Başka her yanına daha önce dokunulmuştur ve belki eskimiştir sende sevilmek diye!
Yokluğunu kaç geçtiyse artık saat, yine siyaha bulanmış gökyüzü. Ruhum uyanır şimdi! İçim güneş sevmiyor sensizken, zaten geceye dünden teşneyim.
Bahar geldi. Şimdi, sevdadan delirmiş gibi açar bütün çiçekler. Biraz yağmur da yağarsa, toprak aşk kokar. Sevgililer çıkar kaldırımlara el ele, ben de seyreder gülümserim.
Sana gelen yollara düşmeli aslında; düşerdim de, ama hiç ışık görmedim. Zaten karanlıkta el yordamıyla sevmiştim, artık ardından da el feneriyle gelmeyeyim.
Her şey bir kurgudan ibaret! Sen, ben, biz, sensiz, bensiz, neyiz? Kim çizdi bizi bu tablonun orta yerine? Üstelik hiç sormadan!
Bütün ünlü harfleri söndürdüm, sadece ünsüzler yanıyor. İçinde sen olmayan ben gibi, yan yana duran sessiz harfler, bir anlam taşımıyor.
Şimdi, kaç sokak var aramızda? Hasretin kokusu senden duyulur mu? Yağmur kalpli bir kadın ağlarsa gece yarısı, aşk ona teslim olur mu?
Ne kadar anlatsam boş! Sen hiç seni sevmediysen, söyleyeceğim tüm sözler çaresiz! Ben bütün zamanlara sende yenildim….
Söz de, dara düşüyor bazen. Her duygunun dilde bir karşılığı yok; yokmuş! Büyük bir “ah” çeker gibi ama içini kavuran bir yangın; dili, özü, sözü yarıp geçen sel gibi; gibi ama kendi değil! Nasıl anlatılır ki bu his? Hangi kelimeyi kullansam, yetersiz kalır.
Başka bir dilde sevmeliyim seni. Hiç tanımadığım harfleri yan yana getirip, yeni cümleler kurmalıyım. Şimdi ne desem, belki birileri önceden söylemiştir endişesindeyim. Bak, bu duyguyu da anlatamıyor insan. Anlaşılan, dil aşka yetmiyor!
Gözbebeğinin arkasından, açıp göğsünü kalbinden öpmek istiyorum seni. Başka her yanına daha önce dokunulmuştur ve belki eskimiştir sende sevilmek diye!
Yokluğunu kaç geçtiyse artık saat, yine siyaha bulanmış gökyüzü. Ruhum uyanır şimdi! İçim güneş sevmiyor sensizken, zaten geceye dünden teşneyim.
Bahar geldi. Şimdi, sevdadan delirmiş gibi açar bütün çiçekler. Biraz yağmur da yağarsa, toprak aşk kokar. Sevgililer çıkar kaldırımlara el ele, ben de seyreder gülümserim.
Sana gelen yollara düşmeli aslında; düşerdim de, ama hiç ışık görmedim. Zaten karanlıkta el yordamıyla sevmiştim, artık ardından da el feneriyle gelmeyeyim.
Her şey bir kurgudan ibaret! Sen, ben, biz, sensiz, bensiz, neyiz? Kim çizdi bizi bu tablonun orta yerine? Üstelik hiç sormadan!
Bütün ünlü harfleri söndürdüm, sadece ünsüzler yanıyor. İçinde sen olmayan ben gibi, yan yana duran sessiz harfler, bir anlam taşımıyor.
Şimdi, kaç sokak var aramızda? Hasretin kokusu senden duyulur mu? Yağmur kalpli bir kadın ağlarsa gece yarısı, aşk ona teslim olur mu?
Ne kadar anlatsam boş! Sen hiç seni sevmediysen, söyleyeceğim tüm sözler çaresiz! Ben bütün zamanlara sende yenildim….